Felsefe ve Tarihi - Cem Kamözüt
“Bugün hava nasıl olacak?” sorusu felsefenin sorularından oldukça farklı görünür. “Varlık nedir?” ya da “bilgi nedir?” gibi sorular evrensel ve değişmeyen bir gerçekliği anlamaya yönelik sorularken; benim yüzeysel hava durumu ile ilgili sorum, sorulduğu yere ve zamana göre yanıtı değişen bir soruya benziyor. Sanırım felsefe ile uğraşanların çoğunun binlerce yıllık metinlerle hevesle uğraşmalarının altında yatan yanılgı budur.
Aslında felsefenin sözde derin ve evrensel soruları da benzer biçimde yalnızca bir bağlam içinde sorulabilir. “Sanat nedir?” “sanatın toplumsal işlevi nedir?” “sanatçıların ideal bir toplumda yeri nedir?” gibi sanat felsefesi sorularının yanıtlarını aramaktaysanız, Platon okumak derdinize çare olamaz. Çünkü sanat, geçtiğimiz birkaç bin yılda oldukça değişti. Platon’un sanat olarak adlandırdığı kültürel ürünler ile bizim kültürümüzün sanat olarak adlandırdığı ürünler birbirinden çok farklı. Toplum da, sanatın toplumsal işlevi de farklı. Dolayısıyla bizim bugün sanata ilişkin sorduğumuz sorularımız Platon’un sordukları ile eşsesli olsa da eşanlamlı değil.
Aristoteles’in Poetika’sını okumayın demiyorum. Söylemeye çalıştığım “Sanat nedir?” sorusunun tıpkı “hava nasıl?” sorusu gibi ne zaman nerede sorulduğuna bağlı olarak anlamının dolayısıyla yanıtının değiştiği. Bugün sanatın ne olduğunu anlamaya çalışırken yanıtı hiç sinemaya gitmemiş birinden beklemenin tuhaflığına işaret etmek istiyorum yalnızca.
Felsefe tarihi çalışmanın bir dizi yararı var kuşkusuz. Öncelikle felsefe sorularının ve onlara önerilen yanıtların zaman içinde nasıl ortaya çıktığını ve nasıl dönüştüklerini anlamak, bir felsefe sorusuyla uğraşmanın tekniklerini öğrenmek gibi felsefeci olmaya giden yolda önemli bir eğitim aracıdır felsefe tarihi. Yani bugün “sanatın toplumsal işlevi nedir?” sorusunu yanıtlayabilmek için bir felsefe sorusu nasıl yanıtlanır önce onu öğrenmeliyiz. Bunu da tarihte bu işi kendi soruları için çok iyi yapmış felsefecileri okuyarak öğrenebiliriz ancak.
Üstelik belki bundan da daha önemli olarak tarih çalışmak insana bir tarih bilinci verir. Sözlerimizin anlamlarının bağlamlarıyla ilgisini en iyi farklı bağlamlarda anlamın nasıl değiştiğini görerek fark edebiliriz. Başka türlüsü olamaz sandığımız pek çok şeyin aslında yeni olduğunu dolayısıyla gelecekte de değişebileceğini gözlemleriz. “Bilgi nedir?” sorusunu ele alalım. Descartes’ın kesinlik arayışının ya da Kant’ın başka türlüsü düşünülemez doğrularının ciddiye alınacak bir yanı var mı? Newton kuramı bile terk edildiyse bugünkü kuramlarımızın asla değişemez olduğunu kesin olarak söyleyebilecek miyiz? Öte yandan hiçbir konuda hiçbir şey bilmediğimizi söylemekten de hoşlanmıyoruz. Gerçekten bu yazıyı okurken bir yandan da gözlerinin varlığında şüphe duyanınız var mı? İşte bu koşullar altında bilgiyi tanımlarken artık Descartes’ın “kesinlik” takıntısını bir kenara bırakıp bilgiyi baştan tanımlamamız gerekir. Benim sorduğum “bilgi nedir?” sorusu Newton’ın yanıldığından haberi olmayan insanlarca yanıtlanamaz.
Gerçi tıpkı gelecek hava durumu tahminleri için geçmiş yılların verilerini kullandığımız gibi güncel felsefe sorularımızın yanıtları için de geçmiş yanıtları kullanırız. Söylemek istediğim felsefe tarihi çalışmanın gereksiz ya da boş bir iş olduğu değil. Aksine felsefeci olmak için felsefe tarihi öğrenmeyi oldukça önemli görüyorum. Ancak vurgulamak istediğim bizim bugün sorduğumuz soruların yanıtlarının eski kitaplarda yazmadığı. Biz bu yanıtları kendimiz bulmak zorundayız. Felsefe tarihi bize yanıtları değil, o yanıtlara giden yolu gösterir. Felsefe okuyup öğrenilecek bir konu değil; her gün tekrar yapmanız gereken bir etkinliktir.
Descartes’tan ya da Kant’tan nasıl felsefe yapılacağını öğrenelim. Ancak onların eserlerini doğru yanıtların yazdığı metinler olarak okursak felsefe; soyut, yaşamla ilgisi olmayan, sıkıcı bir akademik oyuna dönüşür. Felsefe bir işe yarayacaksa, bizim dünyamız hakkında konuşmalıdır.
Yazar: Doç. Dr. Cem Kamözüt
Doç. Dr. Cem Kamözüt Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi’dir.
İletişim Adresi: kamozut@gmail.com
Not: Bu içerik ilk kez 2014 yılında Cem Kamözüt’ün blogunda bir blog yazısı formunda yayımlanmıştır.
<https://kamozut.wordpress.com/2014/04/08/felsefe-ve-tarihi/>