Thomas Aquinas ve Tanrı Analojisi – Sibel Güneş
Thomas Aquinas ve Tanrı Analojisi - Sibel Güneş
Özet
Bu yazıda Orta Çağ düşünürlerden Thomas Aquinas’ın genel bir çerçevede Aristoteles merkezli teoloji- felsefe yaklaşımı ve Tanrı’nın bilinebilirliğinin akılcı bir yolunu göstermek için temel aldığı analoji metodları ele alınmıştır.
Giriş
“Bir filozofun felsefesi onun otobiyografisidir” der Nietzsche. Bu sözün hakkını fazlasıyla verecek olan Thomas Aquinas asil, zengin ve aynı zamanda koyu Katolik bir ailenin en küçük oğlu olarak İtalya’da dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren dini eğitim almaya başlayan Thomas’ın kariyeri için genel bir yol çoktan belirlenmişti. Ancak o kendine çizilen yolda bir ayrıma giderek ailesinin isteği olan Katolik kilisesinin bir kolu olan Benediktin Tarikatı’na katılmak yerine yeni bir grup olan daha akademik platformda çalışmalar yapan özellikle Hristiyan dininin sapkın olarak tanımladığı gruplarla mücadele eden Dominiken grubuna katıldı. Hocası olan Albert Magnus’tan öğrendiği Aristoteles felsefesini Hristiyan inancıyla harmanlaması onu günümüzde halen Hristiyan doktrinin de varlığını sürdüren eşsiz bir noktaya taşıdı.
Aquinas’ın dehası teolojiyi, Platon, İbni Sina gibi çeşitli filozoflar nezdinde özellikle de Aristoteles felsefesiyle sentezleyerek, inancı nedensellik argümanları üzerinden açıklamaya çalışmasında yatar. Bir yandan felsefi söylemin doğayı açıklama yeterliliğine vurgu yaparken diğer yandan teolojiyi felsefe ile bağdaştırır. Nasıl ki bilimlerin kendi yöntemleriyle ulaştıkları çıkarımlara felsefenin de kendi akılsal yöntemleriyle ulaşması mümkünse vahiyleri takip etmek yoluyla da doğru çıkarımlara ulaşmak pekala mümkündür.
“Farklı bilme yollarının (oran bilişselliği) bize farklı bilimler verdiği unutulmamalıdır. Hem gökbilimci hem de doğa filozofu dünyanın yuvarlak olduğu sonucuna varır, ancak gökbilimci bunu maddeden soyutlanmış matematiksel bir orta yoluyla yapar, halbuki doğa filozofu maddede bulunan bir ortayı düşünür. Dolayısıyla, başka bir bilimin, felsefi disiplinlerin insan aklının ışığında bilinebilir olarak gördüklerini ilahi vahiy ışığında ele almasını engelleyecek hiçbir şey yoktur. (Summa theologiae, la. 1.1 ve 2)” ( Mclnerny, 2014).
Aquinas’a göre teolojinin başlangıç noktası Tanrı, felsefenin başlangıcı ise dünyadır. Dolayısıyla felsefe metafizik kavramlardan bahsediyor olsa da elindeki tek bu dünyadır. İki farklı başlangıç noktası olsa da Tanrı inancı gerektirmeyen konularda felsefe de teoloji kadar değerli fikirler verebilir. İnsan doğası, canlı bilgisi vb. gibi konular hem teolojinin hem de felsefenin ortak araştırma alanı olabilir.
Çalışmalarında Augustinus gibi fideism ağırlıklı bir yol takip etmese de Aquinas’ın açıklamaları akıl yürütmeyle belli bir yol katettikten sonra nihayetinde ancak vahiy yoluyla inancı kabul gerekliliğine varır. “Eğer karşımıza çıkan, ilahi vahyin hiçbir kısmına inanmıyorsa, artık iman akidelerini akıl yürütme yoluyla kanıtlamanın hiçbir yolu kalmaz, yalnızca imana karşı itirazlarına cevap verilebilir.” (Cevizci, 2017, s. 494).
Yine de metafizik kavramlara akılcı bir açıklama getirmeye çalışmıştır. Öncelikle onun varlık ile ilgili yaklaşımına bakılırsa Varlık ve Öz (De Ente et Essentia) kitabında Varlığı açıklarken Aristoteles’in öz ve töz kavramlarını aşağıdaki şekilde genellediği görülür. “Tözlerin ise kimi yalındır kimi de bileşik; her ikisinde öz mevcuttur, ama yetkin bir varlığa da sahip oldukları sürece, yalın olanda daha gerçek ve daha yetkin şekildedir: Onlar [yalın olanlar], en azından tanrı olan ilk yalın töz, birleşik olanların nedenidir. Ama o (yalın) tözlerin özleri gizli olduğu için, kolay-olandan çıkarak izlenecek yol makul olsun diye işe birleşik tözlerin özlerinden başlanmalıdır.” (Aquinas, 2007, s. 19). Aristoteles’in tikel-tümel ilişkisine dayalı varlık anlayışına benzer şekilde Aquinas’ın varlık anlayışında tüm varlıkların birbiriyle etkileşim halinde olduğu, birleşik tözlerin özlerine gittikçe yalınlaştığı ve en sonunda tek ve saf olan Tanrı’ya ulaşan bir temellendirme mevcuttur. Ancak Aristoteteles’in bu bağlamda hareket etmeyen hareket ettiricisi (unmoved mover) “zorunlu bir varlıktır ve zorunlu olarak var olması bakımından da onun varlığı İyi olan’dır ve bu anlamda da o, ilkedir.” (Aristoteles, 1996: 1072b12) ve “Hayat da Tanrı’dır; çünkü aklın fiili hayattır ve Tanrı bu fiilin ta kendisidir. Tanrı’nın kendi kendisiyle kaim olan fiili en mükemmel ve ezeli-ebedi bir hayattır” (Karakaya, 2020, s. 921-922) pasajlarından anlaşılacağı üzere Hristiyan Tanrı’sı gibi aşkın varlıktan çok kosmos içinde bir ilkedir, bir akıldır. Oysa Hristiyan inancı Aquinas’ın tek ve gerçek Tanrısı’nın bir akıl veya ilke olmasına izin vermez. Onun Tanrısı ne antropomorfik (insan biçimci) bir Tanrı ne de diğer şeyler ile tam anlamıyla karşılıklı (reciprocal) ilişki içinde olan bir varlıktır. Dolayısıyla diğer varlıklardan ayrı bir yere koyulmalıdır. O, nedensel ilişkileri olan varlıkların dayandığı asıl temeldir. Ancak diğer varlıklardan üstünde olduğundan diğer varlıklara atfedilen yüklemlerin ona aynı şekilde atfedilmesi mümkün değildir. O halde Akıl yürütmenin zorlaştığı metafizik kavramlar için bu çeşit bir varlık hiyerarşisini sade bir dille açıklamak oldukça zordur. Ancak kutsal kitaplardaki bilinmezliklerin yarattığı çelişkilerin, inancı agnostisizime doğru götürmemesi için bir şekilde ortadan kaldırılmaları gereklidir.
Ortaçağ Düşünürlerinin Genel Analoji Yaklaşımı
Orta Çağ düşünürleri algılarımızın ötesinde olan Tanrı kavramını diğer varlıklarla ilişkilendirirken genelde üç farklı yaklaşım kullandılar.
1) Tek anlamlı bir yaklaşım (univocal) temelde bir terimin veya nesnenin her kullanılışında hep aynı anlamı çağrıştırmasıdır. Örnek masa, yer çekimi vb. akla daima gelenin tek türde nesne olması.
2) Bir terimin birden fazla kavrama, nesneye veya varlığa atfedilmesi olan iki anlamlılık (equivocal). Örnek çay hem bir içecek anlamında hem de küçük akarsu anlamındadır. “Aristoteles bazen iki anlamlıları şu şekilde tanımlar: "şeyler birçok şekilde söylenir ve bununla basitçe aynı kelimeyle ifade edilen şeyleri, biçime veya tanımlara göre farklılık gösteren şekillerde ifade eder (Smith, 1969, s. 10).
Her iki durum içerik bakımından vahiy yoluyla bildirilen Tanrı kavramını açıklamaya aykırı düşer. Çünkü Tanrı’yı insan ile birebir aynı seviyeye indirgemektedir. Örneğin Tanrı akıllıdır. Sokrates akıllıdır. Ama Sokrates’in akıllılığının Tanrı ile aynı seviyede olması mümkün değildir. O aşkın bir varlık olarak insanın taşıdığı niteliklerden çok daha üstün bir nitelik taşımalıdır. Bu bağlamda akıllılık kelimesi kavram olarak onu anlatmakta yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla, bir insan için" bilge "terimi söylendiğinde, bir şekilde ve gösterilen şeyi kavrar; Tanrı hakkında söylendiğinde bu doğru değildir ancak, gösterilen şey adın anlamını aşarak anlaşılmaz kalır. " (Hyman ve Walsh. ve Williams, 2010, s. 475). Diğer bir örnek anlam karmaşıklığını daha iyi özetler. Tanrı akıllı şeylere hayat verir. İnsan akıllı şeylere hayat verir. Öyleyse Tanrı bir nevi insandır. Ya da insan bir nevi Tanrı’dır. Bu durum Tanrı’yı çelişik ve bilinmez bir noktaya taşımaktadır.
Auquinas’ın Analojiye Yaklaşımı
İlk iki görüşe reddeden Aquinas daha akla yatkın olan Tanrının bilinebilirliğini ve aynı zamanda kutsal kitap ile bölümlerinin birbiriyle çelişmediğini göstermede daha etkili olduğunu düşündüğü 3) analoji metodundan yararlanmıştır. Her varlık, İlahi mükemmelliğe katıldığı ölçüde mükemmeldir. Çünkü Tanrı varoluşun kendisidir, her şey var olduğu ölçüde Tanrı'nın benzerliğine katılır” (Zimmerman, 1964, s. 64).
Analoji bir nevi bu iki uç noktanın bir ara yoludur yani farklıların birbiriyle ilişkilendirilmesi metodur. Grekçe kelime anlamıyla orantılılık (proportionality) olup daha genel betimlemeyle bir ilke veya fikri açıklamaya yardımcı olmak için kullanılan benzer özelliklere sahip şeyler arasında bir karşılaştırmadır. (kyn.Cambridge dictionary). Örnek olarak “Bir veya birkaç şey başka bir şeyle ilişkili olduğunda, örneğin "gıda" ve "ilaç", sağlık konusu olan bazı canlı organizmalarla olan ilişkileri nedeniyle "sağlıklı" olarak adlandırılır” (Salas, 2010, s. 283). Ne ilaç ne de gıda birebir sağlıklı teriminin tam kapsamındadır. Ancak sağlıklı terimi bakımından birbiriyle ilişkilidir. Aslında genel anlamıyla bir tür nesneler arası ilişkilere dayanmaktadır. Aquinas bu yöntemi bir tür problem çözücü olarak kullanarak özellikle soyut varlık ilişkilerinde bilinmeyen varlığı bilinen varlıkla karakterize etmiş böylece varlıkların birbiriyle olan bağlantılarını daha anlaşılabilir kılmıştır. Doğrudan kelimelerle kurulamayan Tanrı ile varlıklarının ilişkisi bu orantısallık ekseninde birbiriyle ilişkilendirilebilmiştir. Aquinas’ın açıklamasıyla: “Bu nedenle bu isimlerin [ör. analog isimler]Tanrı ve yarattıkları hakkında bir anlamda benzetme, yani orantıya göre söylenir.” (Hemming, 2004, s. 120). Bu durumda metafiziksel bir konuyu epistemolojik bağlamda çözümlemek hem de onun hakkında konuşmak mümkün olur.
Analoji yaklaşımı temelde nesne karşılaştırmaları için nispeten kolay iken Tanrı kavramı için daha dikkatli bir yaklaşımı gerektirir. Zira benzetmeleri yaparkan Tanrı’nın hiçbir şekilde sonlu ve mükemmel olmayan diğer varlıklar ile aynı konuma indirilmemesi gerekir. Yani akıl, yemek, ilaç gibi konularına benzer saptamaları Tanrı özelinde ilişkilendirmek çok kolay görünmemektedir. Öncelike Aquinas’ın temel olarak iki tür analojiyi kullandığı bilinir. Atıf analojisi (analogy of attribution) ve uygun oranlılık analojisi (analogy of proper proportionality). Bu iki yaklaşım Tanrı gibi transendental bir varlık söz konusu olduğu için zaman zaman birbirlerinin tamamlayıcısı olarak zaman zaman da birbirlerinin yerine kullanarak orta yolu bulmaya çalışmıştır. İki yaklaşıma genel olarak örnek vermek gerekirse atıf yaklaşımı bir tür referans vermedir. Bir veya birden fazla şeyin ilişkileri referans noktasını oluşturur. Yukarıda bahsedilen yiyecek ve sağlık örneğine dönersek ikisi birden sağlıklı kavramını örneğin insan sağlığının referansıdır. Yani insanın sağlıklı olmasının nedeni yiyecek ve ilaçların sağlıklı olmasıdır. İkisi birlikte veya tek başlarına bir insanın sağlıklı olmasına katkıda bulunur. Ya da Aquinas’ın kendi örneğiyle bir hayvanın idrarı sağlıklı ise hayvanın kendisi de sağlıklıdır. Nitekim idrarın sağlıklı olması hayvanın sağlıklı olmasına neden olmuştur ya da onun sağlığına katkısının bir göstergesidir. Bir şeyler analojik olarak söylendiğinde, ne tek anlamlı (univocal) durumunda olduğu gibi tek bir ortak anlam (oran) ne de iki anlamlılık da(equivocal) olduğu gibi tamamen farklı anlam (oran) yoktur. Söylenen bir isim için analojik olarak birçok farklı oranlara işaret eder Bir şey var, çünkü idrar dendiğinde sağlık, bir hayvanın sağlığının ve sağlığının işaretini, tıp söz konusu olduğunda ise aynı sağlığın nedenini ifade ediyor (Hyman, A ve Walsh, J. ve Williams T, 2010 s. 489).
İkinci yaklaşım olan oranlılık yaklaşımı ise terimleri bir tür karşılaştırmadır. Yani iki şeyin kendi içindeki oranı veya ilişkisinin diğer iki şeyin kendi içindeki oranı ve ilişkileriyle aynı oranda veya ilişkide olmasıdır. Örnek olarak 2 sayısı 4 ile arasındaki oransallığı 3 ve 6 da kendi arasında sağladığı için 2 için 4 arasındaki bağ ne ise 3 ile 6 arasındaki bağ odur. Bir başka örnek “ insan iyidir” ile “köpek iyidir” arasında kıyaslamadır. İnsanı düşünürken insanın iyi olması bize ne ifade ediyor ise köpeği düşündüğümüzde onun iyi olması bize onu ifade eder. Elbette köpek ile insanın iyi olması bize farklı anlamda bir uyum ifade eder ama neticede kendi ilişkileri içinde iyilik oranları aynıdır. Bu örnekler nesnel bağlamda sade ve anlaşılır olmakla birlikte Tanrı örneklemesinde doğası gereği daha komplikedir. Çünkü özellikle öz ve töz kavramları madde (substance) ve ilinek (accidents) kavramlarında oransallık sorunu ve nihayetinde Tanrı ilişkilendirmesi biraz daha karmaşıktır. Yukarıdaki örnekleri Tanrı kavramına uyarlarsak Tanrı tabi olarak yarattıkları varlıklara kendi özelliklerine bahşeder. O halde “İnsan akıllıdır. Çünkü Tanrı akıllıdır.” Buradaki ikilem Tanrı’nın insan gibi akıllı olmasının ya da benzer şekilde akıl kategorisini taşımasının mümkün olup olmamasıdır. Şayet Tanrı’nın bütün varlıkların ötesinde bir olduğuna göre insana atfedilen bir terimin ona birebir olarak atfedilmesi mümkün değildir. Bu duruma Aquinas’ın bulduğu çözüm Tanrı’nın taşıdığı niteliğini bir insana vermesini değil ancak bir nevi taklidinin insana yansıtılması olmuştur.
“Ya bazı şeylerin önceliğe (priority) ve sonralığa (posteriority) göre başka bir şeye, varlık oranı içinde kuvvet (potency) ve hareket (act) [katılmak] olarak ve benzer şekilde madde (substance) ve ilinekten (accidents); ya da bir şeyin varlığını ve karakterini bir diğerinden aldığı şeyden katılır ve bu, varlığın Tanrı'ya benzemesidir; çünkü bir varlık, yalnızca ilk varlıktan indiği ölçüde vardır ve buna yalnızca ilk varlığı taklit ettiği ölçüde varlık denir...” (Salas, 2010, s. 287).
Aquinas’ın bu paragrafta açıkladığı analoji aslında yukarıda açıklanan her iki anaolojiye de vurgu yapmaktadır. Zira öncelik ve sonralılık kavramlarından yola çıkarak bir varlığın pay alma oranının kendinden daha sonra gelen varlıktan fazla olduğunu hem orantılılık analojisi bağlamında çözümlemekte hem de onlara belli hiyerarşi atfederek oransalllığın belirsizliğinden kaynaklanabilecek karmaşanın önüne geçmektedir. Madde ve ilinek kavramları da bu benzerlikle aynı bağlamda ele alınmalıdır. Zira ilinek maddenin özü değil rastlantısal ya da arızi bir özelliği olduğundan maddenin aldığı paydan daha az bir paya sahip olmak durumundadır. Dolayısıyla her bir varlık Tanrı’dan pay almakla birlikte belli bir hiyerarşi içinde ve kendi limitleri dahilinde bu zincirin bir halkasında yer alır. Tanrı’dan aldıkları pay kadar bir varlık değeri taşırlar. Son satırlarda Aquinas’ın Tanrı’yı insana indirgeyecek bir çelişki yaratmamak için atıf analojisini bir nevi taklit (imitation) analojisine çevirdiği görülür. Bir varlığın Tanrı’nın taşıdığı niteliklere ancak bir taklidi olarak sahip olabileceği vurgulanır.
Yine başka bir argümanında Tanrı’dan öncelikli olarak varlıklar bilindiği için isimlerin aslında varlıklara atıf olduğunu ifade eder. Dolayısıyla aslan, kaya gibi sözcükler aslında Tanrı’dan çok varlığın kendisi için söylenen sözlerdir. Benzetme (analoji) yoluyla söylenen bütün kavramlar için zorunlu olarak bir isimlendirme yapılmak zorundadır. İsmin işaret ettiği oran bir tanımlama olduğundan ikincil olarak tanımlananlar birinci olana az ya da çok yaklaştıkları sıraya göre ifade edilirler. Aquinas burada yine “sağlıklı” (healthy) örneğini verir. Sağlıklı kavramı hayvan sağlığını ifade ettiği sürece tıbbi olarak sağlıklı tanımına girer. Çünkü hayvanda sağlığa neden olur. Aynı şekilde hayvanın sağlıklı olmasının bir işareti olduğu sürece idrar için söylenen sağlıklı tanımına da girer. Ancak tanımladığı duruma göre oransal derecesi değişir. Birincil yaklaşımına göre artar veya azalır. Tanrı için söylenen isimler ise ona göre metaforiktir. Yani Tanrıya atfedilen sözler aslında yaratılanların bu sözleri kendilerine benzetmeleriden başka bir şey değildir. Aquinas burada farklı bir benzetmeye gider. Çayırın gülümsediğini söylemek, bir kişiye gülümsediğinde çiçek açıyor şeklinde aynı güzellikte benzetme yapmaktan daha farklı bir şey değildir. Bir oran benzerliğine göre gülümseyen bir kişi ve benzer oransallıkta Tanrı hakkında söylendiğinde 'aslan' adı, sadece Tanrı’nın güçlü bir şekilde hareket eden varlık olduğunu belirtmekten öte bir benzerlik taşımaz. Bu nedenle bu tür terimler Tanrı için uygulandığında yaratılanlar hakkında ifade edilenler dışında anlamsızlaşacağı açıktır.
Aquinas’ın metafiziksel alanı felsefeye ya da doğal düzene çekmek için yaptığı analojik değerlendirmeler sınırlı kalmıştır. Örneklemelerinden açıkça anlaşılacağı gibi akıl yürütmelerini ancak bir noktaya kadar götürmüştür ve orada inanca teslim etmiştir. Kısaca yaratılanların ancak kendi limitli bilgileriyle ancak bir yere kadar varabileceği sonrasında ise yönünü saf inanca çevirmekten başka çareleri olmadığı görülmektedir.
Sonuç
Analojiyi bir nevi teolojinin açıklaması ya da inşaası için kullanmaya çalışmış olsa da onu ne kadar ontolojik bir zemine oturtabildiği tartışmalıdır. Günümüzde felsefeyi dogmatik bir inaç zemine oturtmaya çalışmak teolojiyi tam bir dünyasal zemine oturtmak kadar zorlayıcı ve bir o kadar da akıl dışı görünmektedir. Ancak kısa hayatı boyunca yazılarında sekiz milyondan fazla sözcük kullanan filozofun diğer dönem filozoflarında olduğu gibi dayanağı kendi özgün fikirleri olmuştur. Dolayısıyla kendinden sonraki filozoflara, üzerinde tartışılacak ve değerlendirilecek birçok felsefi argüman bırakmıştır.
Sadece inancı empoze etmek yerine inancın nedenselliği (faith – reason) üzerine fikir üreten Aquinas’ın yazıları halen Hristiyan Kilisesinin özellikle apolojetik dalı için oldukça zengin fikirler sunar. Thomism olarak da tanımlanan Aquinas öğretileri, “önce kanıt sonra inanç gelir” temelinde şekillenen kanıtsalcılık (evidentalism) yaklaşımını benimseyen Hristiyan düşünürleri için oldukça yararlı argümanlar içermektedir. Halen Hristiyan camiası için önemli bir figür olup Hristiyan Kilisesi Aristotelesçi öğretilerini büyük oranda Aquinas’a borçludur.
“Öyle şeyler gördüm ki şu ana kadar yazmış olduğum her şeyi saman çöpü gibi değersiz kılıyor” Thomas Aquinas.
Kaynakça
Aquinas, T. (2007). Varlık ve Öz (O.Özügül, Çev.). İstanbul: Say.
Cevizci, A. (2017).Orta Çağ felsefesi.İstanbul:Say.
Hemming, P. L. (2004, Nisan).The ontological consequences of the doctrine of analogy.V: 6 Issue:2.UK Erişim tarihi: 08.01.2021 https://ekutuphane.msgsu.edu.tr/eds/detail/retrieve?An=12564523&dbId=asn
Hyman, A ve Walsh, J. ve Williams T. (2010). Philosophy in the middle ages, the Christian,İslamic and Jewish tradition.U.S.A.Hackett
Karakaya. M. M. (2020, Temmuz). Metafizik'te ilke ve neden kavramları bağlamında İlk muharrik(ler)in tekliği ve çokluğu Sorunu. http://www.beytulhikme.org/Makaleler/2067225398_08_Karakaya_(909-934).pdf
Magee, B. (2017, 15 Ağustos). Medieval Philosophy –Anthony Kenny & Bryan Magee. Erişim tarihi:02 Ocak 2021, https://www.youtube.com/watch?v=vaa45p6ZVWA
Mclnerny, R. (2014).Saint Thomas Aquinas. Erişim tarihi: 04.Ocak 2021, https://plato.stanford.edu/entries/aquinas/
Salas, V. (2010, Ocak). Albertus Magnus and Thomas Aquinas on the analogy between God and creatures). Mediaeval Studies .Erişim tarihi: 07.01.2021 https://ekutuphane.msgsu.edu.tr/eds/detail/retrieve?An=60803648&dbId=asn
Smith, M.D. (1969, Eylül). The Scholastic Doctrine of Analogy.10 Erişim tarihi: 09.01.2021 https://macsphere.mcmaster.ca/bitstream/11375/10702/1/fulltext.pdf.
Spade, P.W. (2016). Medieval Philosophy. Erişim tarihi: 02.Ocak 2021, https://plato.stanford.edu/entries/medieval-philosophy/
Watson, P. (2018). Fikirler tarihi ateşten Freud’a. İstanbul:Yapı Kredi.
Zimmerman, J. A. (1964).Thomas Aquinas’ doctrine of analogy a new interpretation. Erişim tarihi: 10.01.2021. https://scholarship.rice.edu/bitstream/handle/1911/89937/RICE0972.pdf?sequence=1&isAllowed=y
Yazar: Sibel Güneş
Sibel Güneş Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü lisans öğrencisidir.
İletişim Adresi: sibgunes@hotmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder