Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Marksizmin Aporia'sı: "Devlet" - Cengiz Baysoy

Resim
  Marksizmin Aporia'sı: "Devlet" - Cengiz Baysoy Marx, 1859’da Ekonomi Politiğin Eleştirisi ’ni kaleme alırken, düşüncesindeki mimariyi şöyle özetliyordu: “Burjuva iktisat sistemini şu sırayla inceliyorum: sermaye, toprak mülkiyeti, ücretli emek; devlet, dış ticaret, dünya pazarı. İlk üç başlık altında modern burjuva toplumun bölündüğü üç büyük sınıfın iktisadi varlık koşullarını inceliyorum; öteki üç başlığın birbirleriyle bağıntısı besbellidir.” [1]  Bu altı başlıktan ilk üçü kaleme alındı. Fakat diğer üçünün arasında bulunan “Devlet” başlığı üzerine, Marx herhangi bir kitap ya da makale yazmadı. Marx’ın “Devlet” üzerine düşüncelerini kitaplarının ve mektuplarının içerisinden derleyerek açığa çıkarabileceğimizi söyleyebiliriz. Bununla birlikte, Marx’ın devlet üzerine düşüncelerinin, teorik açıdan, Engels ve Lenin tarafından geliştirilmeye çalışıldığını da görmekteyiz. Pratik açıdan ise, Marx ve Engels’in devlet üzerine kendi teorik düşüncelerini Paris Komünü üzerinden, ...

Aydınlanma ve Kadın Aklı - Emre Kahvecioğlu

Resim
  Aydınlanma ve Kadın Aklı - Emre Kahvecioğlu Aydınlanma dönemini incelemeye çalıştığımızda genel olarak birtakım kavramların öne çıktığını görürüz; hiç şüphesiz ki bu kavramlar arasında en çok incelemeye tabi tutulanlar arasında "akıl" yer alır. Aydınlanma ile birlikte akıl kavramının üzerine çalışan filozoflar ön plana çıkmıştır ve bununla birlikte de epistemoloji alanına duyulan ilgi de artmıştır. Öyle ki, bu dönemi "akıl çağı" olarak da isimlendirmek mümkündür.   Aklın merkeze alındığı pek çok kitap, yazı ya da makalede aklın nasıl kullanılması ve eğitilmesi gerektiği üzerine dönemin filozofları tarafından saptamalar yapılmıştır. Bu yazıda "akıl" denildiği zaman kimlerin aklının kapsandığı üzerine bir inceleme yapılmaya çalışılacaktır. Dönemin filozoflarının nazarında akıl sadece belirli bir grup insanı mı kapsamaktadır yoksa bütün bir insan türünü kapsayacak biçimde mi kurgulanmıştır sorusunu ve benzer soruları cevaplayabilmek adına, ilk olarak Wollst...

Anlatıya Fırlatılmışlık - Efe Can Akdeniz

Resim
  Anlatıya Fırlatılmışlık - Efe Can Akdeniz İnsan, anlatıyla var olur . İnsanın olduğu her yerde anlatı (narrative) meydana gelir, anlatının olduğu her yerde ise  biz  oluşur. Anlatı; simge, inanç, ideoloji, renk, dil ve bütün bunların toplamı olan  biz ’i temsil eder.  Biz ’in temsil ettiği şey aynı zamanda yaşamın kendisini ve ereğini oluşturur. Peki insan neden anlatıda var olur? Ya da neden  biz ’i oluşturmak için bir anlatı gerekir? Anlatıdan nasıl arınılır? Anlatı Nedir?  İnsan  hikayeler anlatan bir hayvan dır (Chul Han, 2025: 55). Ben bu yazıda hikaye yerine “anlatı”yı kullanacağım. Dolayısıyla; “İnsan, anlatıyla var olan bir hayvandır” diyeceğim. Anlatı, yaşamın amacını  doğuştan  belirleyen en temel unsurlardan biridir. Çünkü yaşanacaklardan habersiz olan insan, Heidegger’in deyişiyle kendini “dünyaya fırlatılmış” bir halde bulur. Buna göre insan var oluşun şartlarına dair bir tercih lüksünde değildir; aksine, kendini var oluşu...